Yenilenebilir enerjinin ne kadar gerçek bir alternatif olduğunun altını çizmek isteyen Greenpeace, Akkuyu’da nükleer santral proje sahasına iki adım uzaklıktaki Büyükeceli beldesi camisinin elektrik ihtiyacını karşılayacak bir fotovoltaik sistem kurdu. Greenpeace Akdeniz Akkuyu Güneş Enerjisi Proje Koordinatörü ve aynı zamanda Yeşiller Partisi PM üyesi olan Alidost Numan’la yaptığımız söyleşi ile hükümetin yeniden gündeme getirdiği nükleer santral projesine rağmen “Akkuyu’ya güneş gerçekten doğuyor mu?” sorusunun yanıtını araştırdık.
-Greenpeace Akdeniz olarak yürüttüğünüz bu güneş enerjisi projesinin amacı nedir?
Bildiğiniz gibi yenilenebilir enerjiler açısından oldukça zengin olanaklara sahip bir coğrafyada yaşıyoruz. İklim krizini çözmek ve sürdürülebilir bir gelecek kurmak için esas enerji arz kaynağımızı yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayacak adımları hızla atmalıyız. Aynı zamanda da enerji verimliliğini geliştirecek projeleri hayata geçirmek zorundayız. Teknik olarak ulaşılabilir potansiyelimiz hem şimdi, hem de öngörülebilir gelecekteki enerji ihtiyacımızın kat be kat üstünde. Rüzgâr potansiyelimiz Türkiye’nin hâlihazırdaki elektrik ihtiyacının üstünde. Güneş enerjisi açısından ise Avrupa’nın ikinci geniş potansiyeline sahibiz. Ne yazık ki bu olanakları yeterince değerlendiremiyoruz. Greenpeace’in çalışmalarına göre 2050 yılına gelindiğinde birincil enerji talebinin yüzde 60’lık kısmı yenilenebilir enerjilerden, konvansiyonellere nazaran daha ucuz bir şekilde karşılanabilecek. Biz Greenpeace olarak yenilenebilir enerji kaynaklarının ne kadar gerçek bir alternatif olduğunun altını çizmek istedik. Akkuyu Büyükeceli beldesi camisine bir fotovoltaik sistem kurduk. Kurduğumuz sistem caminin tüm elektrik ihtiyacını yıllarca karşılayacak.
|
Devamını oku...
|
AKTİF Mİ, PASİF Mİ ?
1 Haziran 2013
“Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan”a benzer bir şey söyleyeceğim ilkin. Güneş ve rüzgar tarlaları mı ikna edecek bu toplumu, yoksa hayatımızı geçirdiğimiz ve üretim yaptığımız alanlara yaşamsal kolaylık sunacak “temiz ve sürdürülebilir” uygulamalar mı açacak o tarlaların önünü, merak etmekteyim.. Bence ikincisi !.. Peki böylece AKTİF mi yoksa PASİF bir yaşam tarzını ve yapısal kurguyu mu seçmiş olacağız sizce ?.. İşte bu yazının temel konusu !..
ENERJİ TARLALARI..
Sürekli şikayet ettiklerimizin farkındalığı için, başlarına gökten bir şeyler düşmesini beklemektense, onların ya da tanıdıklarının içinde yaşayacağı mekanlardan yola çıkmak, bana hep daha kestirme yol geldi.. Mimar olmanın doğal sonucu diyebilirsiniz.. Bence; insan doğasının sonucu..
Diğer taraftan, bir güneş tarlasında başarı ile üretilen elektriğin, yaşam alışkanlığını değiştirememiş, 3-5 kilovat ile yetinebilecek, konforlu bir hayat sürebilecek iken, hala; “benim eve 10 da yetmez, 15 kilovat ta” diyenlerce kullanılıyor olması, kusura bakmayın ama, haylaz çocuğunuza, artık ahlakını bozmaya kadar giden; “harçlık yetiştirme !” gayretidir sadece.. Obez bir yavruya, sağlıklı beslenmeyi öğretmek yerine hala tıka basa doyurma telaşıdır.. Hatta belki de, ölümünü kolaylaştırmaktır..
Tarlayı yapan kar etmez mi, eder.. Zaten tek karlı olan odur bu döngüde.. Çünkü kullanıcı hala aynı bedelleri ödemektedir.. Yani ülke adına çok da bir şey değişmemiştir hala.. Karbonu ve petrolü azaltmış ama halk henüz bundan bir şey anlamamıştır.. Çünkü aynı faturayı ödemektedir henüz..
|
Devamını oku...
|
Zorlu'nun jeotermal santrali 400 bin evin elektriğini karşılayacak.
Zorlu Doğal Jeotermal Santrali İşletme Müdürü Ali Er, 2008 yılında yapılan özelleştirmeyle aldıkları Kızıldere Jeotermal Santrali'ni 7 MW'dan 15 MW çıkardıklarını belirterek, yılda 650 milyon kilovat elektrik üretecek santralin, 400 bin konutun elektrik ihtiyacını karşılayacağını söyledi.
İşletme Müdürü Ali Er, Denizli'nin Sarayköy ilçesi Karataş köyü mevkiinde bulunan jeotermali gazetecilere gezdirdi. Sahada; 13'ü üretim, 7'si re-enjeksiyon kapasitesini artırmak için 20 yeni jeotermal kuyusu açtıklarını ifade eden Er, "Geçen yıl Mart ayında yıllık 470 milyon kilovat elektrik ve 650 ton-saat jeotermal buhar üretecek 80 megavat kurulu güce sahip santralin yapımına başlandı. Japon Sumitomo Corporation ve Fuji Electric tarafından inşası süren santral haziran ayında tamamlanacak ve Türkiye'nin en büyük jeotermal elektrik santrali üretime başlayacak. Santralin devreye girmesiyle Kızıldere'de jeotermal enerjiden yılda 650 milyon kilovat elektrik üretilecek ve 400 bin konutun elektrik ihtiyacı karşılanacak." dedi.
|
Devamını oku...
|
Pazar, 02 Ekim 2011 19:01 |
Çinli müteahitler İran ile 10 adet doğal gazla elektrik üreten bir santral kurmak için işbirliği yapıyorlar. Ayrıca İran Türkiye ile diğer ülkelere üretilen elektriğin transferini sağlayacak ortak bir doğal gaz elektrik santrali kurulması konusunda anlaşmaya vardı.
İran, Fars haber ajansına göre, Çinli şirketler ile ülkenin Kuzey'inde yer alan Mazandaran eyaletinde 10 adet doğal gaz yakılarak enerji üretilen santral kurma konusunda anlaşmaya vardı. İran'ın Enteqal Sanaat Yas adlı şirketinin yöneticisi olan Abdolwahhab Mohammadpour Lima "Şirket Çinli ortaklar ile Mazandaran'da elektrik üretmek için 10 tane doğal gaz elektrik santrali kuracak" dedi.
Lima ayrıca Çinli ve Türk şirketlerin Mazandaran eyaletinde yatırım yapmak konusuna hayli ilgi gösterdiklerini de ilave etti.
|
Devamını oku...
|
Tarsus Güneş Ormanı Projesi Start Aldı
Türkiye'de ilk elektriğin üretildiği kent olan Tarsus'ta, Belediye ile Temiz Dünya Ekolojik Çözümler Platformu 'Güneş Ormanı'nı hayata geçirdiği bildirildi.
Belediye Başkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre, 'Tarsus Güneş Ormanı Projesi' düzenlenen programla Tarsuslulara tanıtıldı.
Açıklamada, Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, "Türkiye, ilk elektrik enerjisini, 1902 yılında Tarsus'ta kurulan bir hidroelektrik santralinden üretmeye ve kullanmaya başladı. 15 Eylül 1902 tarihinde, Berdan Nehri Bentbaşı mevkinde kurulan hidroelektrik santralinden, su değirmeni miline bir dinamonun bağlanması ile Tarsus'un sokakları aydınlatıldı" dedi.
Kocamaz, "Tam 109 yıl sonra, Türkiye'nin ilk kapsamlı temiz enerji projesi olan "Güneş Ağaçları Projesi", yeşermek için Tarsus'u seçti. Tarsus Belediyesi ve Temiz Dünya Ekolojik Çözümler Platformu tarafından geliştirilen proje ile Tarsus Belediyesi Kampüsü adım adım Güneş Ağaçları ile donatılacak, bu özel ağaçların ürettiği elektrik ile kampüs içerisinde bulunan Kadın Sığınma Evi, Yenilenebilir Enerji Laboratuarı, Poliklinik ve Sosyal Tesislerin enerji ihtiyacı karşılanacak. İlk etapta 100 Güneş Ağacı entegre edilecek olan Tarsus Belediyesi Kampüs Alanı, sadece bu ilk 100 Güneş Ağacı'ndan 25 yıl boyunca 3. 900 MWh enerji elde edecek" diye konuştu.
|
Devamını oku...
|
Tarihçi yazar Ugo Bardi, Roma’nın yıkılışını net enerji prensipleriyle açıklamaya çalışıyor(1). İddiasını kanıtlarken Joseph Tainter’a(2,3) atıfta bulunuyor. İddianın özü kişi başına düşen kullanıma hazır enerji miktarındaki azalma ile ilgili.
 Toplumumuzun karmaşıklığını, üretim araçlarının çeşitliliği ve üretkenliğini var eden, sanayi ve şehir olgularını ayakta tutan şey enerji. İnsanlar fotosentez yapamadığına göre bu enerji “dışarıdan” bir yerden gelmek zorunda. Bu kaynak, uzun süre fotosentez yapmış canlıların depoladığı enerjinin yoğunlaşmış hali olan fosil yakıtlar. Kullanıma sunulan paranın nüfusa oranı refahı belirlediği gibi, kullanıma sunulan enerjinin nüfusa oranı da paranın iş yapabilme gücünü, yani bütün doğal kaynakları işleme ve değer üretebilme gücünü belirliyor.
Bu kavram Olduvai Teorisi’nde işleniyor(4). Teoriye göre yıllık enerji kullanım miktarının dünya nüfusuna oranı, sanayi medeniyetinin sağlam, test edilebilir bir profilini çıkarıyor. Bunun nedeni Sanayi medeniyetini besleyen enerji esasen toprağı kazarak çıkardığımız madenlerden geldiğine göre, petrol-kömür-doğalgaz üçlüsünün çıkarılma ve tüketilme grafikleri, karmaşık modern ekonomimizin ve toplum düzeninin ömrünü tahmin etmemizi sağlayabilir. Bilimsel ve doğruluğu kesin olan verileri kullanarak ciddi ama bir o kadar da basit bir analiz sonucunda bu sürenin 100-150 yıl olduğunu tahmin edebiliyoruz. Bu da bize 21.yy ortalarına doğru karasaban, kerpiç ev, odun sobası medeniyetine kesin dönüş yapacağımızı gösteriyor. Azalan net enerji, medeniyeti ayakta tutan sanayi, ticaret ve tarım faaliyetlerinin aksamasına, dolayısıyla toplumları ve devletleri bir arada tutan dokunun zarar görmesine neden olur. Hepimizin bildiği gibi toplum içi ilişkiler yeterince bozulduğunda iç savaş, diplomasi bozulduğunda da savaş çıkar. Bu noktada sorulması gereken soru, üç asır öncesinin ilkel medeniyetine barışçıl yoldan mı, savaşarak mı döneceğimizdir. Aşağıdaki grafikte kişi başına enerji kullanımı oranının zirveyi çoktan geride bıraktığı açık olarak gözlenebiliyor.

İşin bir de net enerji boyutu var ki, önceki yazılarımda bahsetmiştim(5). Her türlü maden çıkarma faaliyetinin verimliliği azalmakta. Petrolden elde edilen net enerjinin grafiği de aşağıdakine benzeyecektir.

Birincil enerji kaynağı olan petrolün üretimi ile dünya nüfusunu oranlamak hepimizin yapabileceği bir iş. Petrol doruğunu (peak oil) 2005-2008 döneminde geride bıraktık(6~13). Nüfusumuz ise hala artmaya devam ediyor. Doruğu geçtik geçmesine de, neden bunu hissetmedik? Hem gelişmemiş, hem de gelişmiş milletler, bir kaç küçük istisna dışında, nasıl oldu da 2008′e kadar refahını artırmaya devam etti? Sonuçta refah seviyesi enerji kullanımıyla doğru orantılı değil mi? Bu soruların muhtemel yanıtı, yani ortalama refahın doruk noktasının 1979′tan 2008′e ötelenmesinin kanımca iki nedeni olabilir:
|
Devamını oku...
|

Congress Details:
Date: 25-30 September 2010 Place: Abu Dhabi, United Arab Emirates Patronage: His Highness Sheikh Hamdan Bin Zayed Al Nahyan, Deputy Prime Minister and Chairman of Abu Dhabi Environment Agency Organisers: Abu Dhabi Environment Agency (ADE), United Arab Emirates and World Renewable Energy Congress (WREC) Brighton, UK
Among the Congress Sponsors are:
- Elsevier Science Ltd, the Netherlands
- European Commission, Brussels
- ISESCO, Morocco
- National Renewable Energy Laboratory NREL, USA
- WREN, UK
- UNESCO
Background
The Council of WREC/WREN at the 9th Congress in Florence, Italy September 2006, voted to hold the World Renewable Energy Congress XI in Abu Dhabi, United Arab Emirates (September 2010).
ADE and WREN have agreed that the theme of the Congress and the associated Exhibition is TOWARDS SUSTAINABLE ENVIRONMENT: Green Buildings and Renewable Energy Options.
Recognizing the synergy between sustainable development, green buildings and energy, the organizers welcome MASDAR’s participation to enhance the use of Renewable Energy in Green Buildings to achieve a sustainable environment in the UAE and globally.
The Congress is under the patronage of His Highness Sheikh Hamdan Bin Zayed Al Nahyan, Deputy Prime Minister, and Chairman of Environment Agency – Abu Dhabi. Mission Statement
With the accelerated approach of the global climate-change point-of-no-return the need to address the pivotal role of renewable energy in the formation of coping strategies, rather than prevention, is more crucial than ever. Sustainability, green buildings, and the development of the large-scale renewable energy industry must be at the top of all development, economic, financial and political agendas. The time for action has arrived. Prevention and questioning how and why we face this great challenge is a luxury we can no longer indulge. We welcome the establishment of the long overdue International Renewable Energy Agency which we hope will work side-by-side with similar intergovernmental agencies striving for the adoption of renewable energies. |
|
Dünya rezervinin neredeyse yarısı 20 bin nüfuslu iki komşu ilçemizden çıktı
Kütahya'nın Emet ve Hisarcık ilçelerinde, yaklaşık 1 milyar ton bor madeni rezervi bulundu.
Kütahya'nın Emet ve Hisarcık ilçelerinde, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün yaptığı sondaj çalışmalarına göre yaklaşık 1 milyar ton bor madeni rezervi bulunduğu tahmin ediliyor.
Sanayide kullanılan ve çağın madeni olarak tanımlanan borun dünyadaki rezervinin yaklaşık yüzde 70'i Türkiye'de, bunun yüzde 70'i de Emet'te bulunuyor.
Bölgede bor madeninin varlığı, 1956 yılında, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğünde (MTA) görevli Alman Jeolog Dr. Gawlik tarafından ilçe merkezinin 4 kilometre kuzeyindeki Espey mevkisinde ve 12 kilometre güneyindeki Hisarcık ilçesinde tespit edildi.
Emet'teki bor sahaları, MTA tarafından 1958 yılında Etibank'a verildi.
Espey'deki sahaların bir bölümü özel şirketlerce, geri kalanı ise Etibank tarafından bir süre işletildi. İlk yıllarda yer altı işletmeciliği yapan bu kuruluşlar, daha sonra boru açık işletme sistemiyle çıkarmaya başladı. O yıllarda Hisarcık'taki sahalarda ise Etibank'a bağlı Emet Kolemanit İşletmesince açık ocak üretimi yapıldı.
İsmi Emet Bor İşletmesi olarak değiştirilen kurum, 1958 yılında resmen bor üretimine başladı.
Espey yakınındaki Killik mevkisinde 1957 yılında özel sektör kuruluşlarınca işletilen sahalar, 1979'da dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Deniz Baykal tarafından kamulaştırılarak, Emet Bor işletmesine devredildi.
Bölgedeki tüm maden ocakları 1990'da açık işletmeye dönüştürülerek, bor üretimine devam edildi.
|
Devamını oku...
|
"Deniz dalgalarından elektrik enerjisi üretimi projesi" kapsamında pilot uygulama alanı seçilen Sakarya'nın Karasu ilçesinde yapılan çalışmalar olumlu sonuç verdi ve ilk ampul yakıldı. Denizin içinde kıyıya 100 metre mesafedeki elektrik santrali, dalgalardan ürettiği elektrik enerjisi ile bir günde iki evin elektrik ihtiyacını karşılayabiliyor.
Türkiye Elektromekanik Sanayi (TEMSAN) ve Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü (BOREN) işbirliğiyle 1,5 yıl önce başlatılan ve uygulaması Karasu'da yürütülen projede mutlu sona gelindi. Denize yerleştirilen 5 duba ve bir jeneratörden oluşan sistem, dalgaların dikey hareketini elektrik enerjisine çevirerek günde ortalama 5 kilovatsaat elektrik enerjisi üretiyor. Proje danışmanı Hasan Ali Coşkun, projenin ana amacının kıyılarda bulunan sınırsız dalga enerjisi potansiyelini elektrik enerjisine çevirerek, kendi elektriklerini üretmek isteyen tüketiciler, orta ölçekli sanayiciler ve yatırımcılara altyapı sağlamak olduğunu söyledi. "Dünyada ilk kez mobil olarak uygulanan sistem başarıya ulaştı." diyen Ali Coşkun, uyguladıkları sistemin dünyada uygulanan sistemden farklı olduğunu kaydetti. Ali Coşkun şunları söyledi: "Dünyada şu anda kullanılan sistemler deniz dibine sabitlenmiş sistemlerdir. Bizim sistemimiz ise deniz tabanıyla bağlantılı değil, suyun alçalması ve azalmasından bağımsız olarak enerjiyi problemsiz olarak üretme özelliğine sahip ve çok uzun metrajlarla uygulanan dünyadaki örneklerinden çok daha iyi özelliklere sahip bir sistem." Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü'nün geliştirdiği bor katkılı neodyum ferrobor mıknatıslarının yeni jeneratör sisteminde kullanılmasının verimi yüzde 95'e çıkardığını kaydeden Coşkun, konvansiyonel jeneratörlerde verimin yüzde 75 ile 88 aralığında olduğunu söyledi. Coşkun, ilk denemede başarı sağlanan sistemin bundan sonraki süreçte güç artırımı ve yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesiyle ilgili etaplarının çalışılacağını sözlerine ekledi. Sakarya, aa |
|
|