Ali Oğuz Diriöz
Cyber Security and new Russian threats to NATO members; the case of Denial-of-Service attack on Estonia
In April 27, 2007 the North Atlantic alliance faced a new type of threat against one of its new members; that of Denial-of-Service attacks destabilizing the internet connection across Estonia. Being the first case, there was no doctrine on maintaining a position or delivering a response. NATO’s inability to immediately respond was an important shortcoming and the alliance quickly worked on formulating a new policy on cyber defense (NATO Press Release 2008-049; Summit Declaration, 3 April 2008). The question now remains on how the new policy will formulate adequate doctrinal procedures and responses to prevent the repetition of such attacks either by a state or non-state actor.
Tensions between Russia and Estonia escalated after the Estonian Government’s decision of moving a World War II memorial away from downtown Tallinn. This caused the furry of ethnic Russian population in Estonia. The decision soon caused riots in Estonia, protests in Russia, and Denial-of-Service (DoS) attacks on government and financial websites of Estonia. While Russians viewed that memorial as reminder of victory in World War II, Estonians viewed it as reminder of oppression. These frictions would need to be treated as a subject of their own. This case’s uniqueness is the massive DoS attacks which seem politically aimed against the official websites of Estonia and effectively destabilizing the internet infrastructure of a country.
|
Devamını oku...
|
Türk savunma sanayiinin temeli Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselme devrine kadar uzanmakta olup, top ve savaş gemileri gibi çağın en önemli harp araç ve gereçleri tamamen yerli imkanlarla üretilmiştir. Bu dönemde, “Tophane-i Hümayun” İmparatorluk silah sanayiinin temelini oluşturmuş ve bir defada 1060 top döküm ve ayda 360 kg barut üretim kapasitesine ulaşılmıştır. Ayrıca, savaş gemisi üretim kapasitesi ve teknolojik düzey de Avrupa ülkelerinin çok ilerisinde olmuştur. İnebahtı Savaşından sonra tamamen yok olan İmparatorluk Donanmasının, beş aylık bir dönemde 200 gemi olarak yeniden inşa edilmesi, Osmanlı Tersanelerinin üretim kapasitesinin boyutunu ortaya koymaktadır.
Bununla birlikte, Türk savunma sanayii 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’daki teknolojik gelişmelerin dışında kalmaya başlamış ve Birinci Dünya Savaşı sırasında etkinliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilk yıllarında savunma sanayiine ilişkin ciddi bir altyapı devralınmamış, bu alandaki faaliyetler Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan birkaç üretim tesisi ile sınırlı kalmıştır.
 |
Türkiye'nin ilke ve en büyük özel sektör savunma sanayi fabrikasının temelleri 1925 yılında Şakir Zümre tarafından tamamı yerli sermaye ile İstanbul Haliç'te atılmıştır. |
Cumhuriyet döneminde savunma sanayii, topyekûn sanayileşme ve kalkınma hareketinin önemli bir parçası olarak kabul edilmiş ve bu doğrultuda, ilk planlı dönemde savunma sanayiinin devlet eli ve yönlendirmesiyle geliştirilmesi öngörülmüştür. Karşılaşılan tüm iktisadi ve teknolojik olumsuzluklara rağmen, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ulusal savunma sanayiimizin temelini oluşturacak nitelikte bazı yatırımlar yapılmış, başta Askeri Fabrikalar Genel Müdürlüğü’nün kuruluşu olmak üzere, özellikle silah-mühimmat ve havacılık sektörlerinde önemli girişimlerde bulunulmuştur.
1940 yılında Nuri Demirağ uçak fabrikası tarafından NUD-36 eğitim uçağı 24 adet imal edilmiş, 1944 yılında ise NUD-38 altı (6) kişilik yolcu uçağı üretilmiştir. |
 |
|
Devamını oku...
|
Rifat Hisarcıklıoğlu, yurt dışındaki Türk girişimcilerin gücü ve potansiyeli hakkında bilgi verdi 03 Mart 2009 Salı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, "Avrupa Birliği çapında faal Türk iş adamlarının sayısını 120 bini aşmaktadır" dedi. Dış Ticaret Müsteşarlığı’yla (DTM), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından ortaklaşa düzenlenen ve 10-11 Nisan 2009 tarihleri arasında İstanbul’da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında gerçekleştirilecek "Dünya Türk Girişimciler Kurultayı" TOBB’da tanıtıldı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ile DEİK Başkanı Rona Yırcalı’nın da katıldığı toplantıda konuşan Hisarcıklıoğlu, "Dünya Türk Girişimciler Kurultay"ına 80 ülkeden 2 bini aşkın Türk girişimcinin katılacağını söyledi. Hisarcıklıoğlu, kurultay sloganının "Küresel Güç Türkiye!" olduğunu bildirdi. Hisarcıklıoğlu, yurt dışındaki Türk girişimcilerin gücü ve potansiyeli hakkında bilgilerde verdiği konuşmasında, AB içerisindeki Türkiye kökenli Türk nüfusunun, 2020 yılında 6.5 milyon sınırına dayanmasının beklendiğini bildirdi. Balkan ülkelerinde yaşayan Türk kökenli azınlıklar ile birlikte düşünüldüğünde AB içindeki Türk kökenlilerin sayısının 8 milyon sınırını aşacağını ifade eden Hisarcıklıoğlu, bu çerçevede 2020 yılında, Almanya’daki Türk kökenli girişimcilerin sayısının ikiye katlanarak 130 bin olacağını anlattı.
|
Turkey and the United States have launched a new initiative called “Young Turkey/Young America: A New Relationship for a New Age”.
The initiative has been launched during US Secretary of State Hillary Clinton’s visit to Turkey March 7 and announced in a joint press conference by Secretary Clinton and Turkish foreign minister Babacan in Turkish capital city of Ankara. It aims to diversify broad based bilateral relations between the Turkish and American people. The initiative, which is first in kind between the two countries, is likely to have been established to improve the image of the United States in Turkish public opinion, which has suffered a blow since the Iraqi war, while opening up new cooperation areas as a public diplomacy effort. “Young Turkey/Young America: A New Relationship for a New Age” initiative “will enable emerging young leaders in Turkey and the United States to develop initiatives that will positively impact people’s lives and invest in future ties between the leadership of our two countries” the US Department of State said. Londonperspectives.com (Londravizyon), 07/03/09 |
Thomas HODGKIN: African Political Parties
Dr. Tunçer KARAMUSTAFAOĞLU Bir vakitler, Afrika denilen ünlü kara parçası, sömürgeci devletler için insan ve ham madde kaynağı idi. Sömürgecilik siyaseti izleyen devletlerin tümü, bu emeği ucuz ve kaynakları bol Afrika ülkeleriyle çok yakından ilgilenmişlerdir. Öteden beri, yeryüzünün birçok yerlerinde Afrika denilince kişilerin aklına uygarlıktan ve kültürden yoksun ilkel insanlar ve doğa yasalarına bırakılmış topraklar gelirdi. Ama Avrupa bir zamanlar bilgisiz, karanlık bir çağ içinde yaşarken, Afrika'nın birçok yerleri bilgi ve kültür bakımından ilerde gitmekteydi. Gerçekten, Afrika'nın nice tarihsel kavimleri, Avrupa uluslarıyla boy ölçüşebilecek nitelikte eski bir geçmişe ve kültüre sahip bulunmaktaydı (Yoruba, Bakango, vb. uygarlıkları gibi). Uzun yıllar sömürgeci ulusların boyunduruğu altında yaşayan bu kara parçasının insanları, bugün yeni bir atılışla, geleneksel yapının temellerini zorlamakta ve çağdaş uygarlık düzeninin ardından koşmaktadırlar. Artık, Afrikalı aydın ve uyanık milliyetçi, bilgisizliğin, tutsaklığın ve yoksulluğun zincirlerinden kurtulmakta kararlı görünüyor. Kendi topraklarının, halkının ve kaynaklarının tek efendisi ve yöneticisi olmak istiyor. Gana’nın eski Başkanı Nkrumah, Afrika'nın dört bucağında beliren bu olguları “Afrika'nın yeni kişiliği” olarak tanımlamaktadır. İşte, Thomas Hodgkin de yeni Afrika'nın siyasî partilerini kendisine konu olarak seçmiş, Fas'tan Kongo'ya ve Senegal'den Somali'ye kadar bütün bu ülkeleri gezmiş, partileri incelemiş ve bu alanda ilk karşılaştırmalı eseri yazmıştır. Eser, 1960 yılının ortalarında tamamlanmıştır. Ancak, o tarihten bu yana, Afrika'da önemli siyasal gelişmeler olmuş, yeni ve bağımsız devletler kurulmuştur. Eserde genel olarak Afrika'nın siyasî partileri hakkında bazı temel sorular sorulmuş ve bunlara geçici cevaplar verilmiştir: (1) Yeni Afrika toplumunda özellikle ne gibi güçler partilerin gelişmesini etkilemiştir? (2) Partiler hangi koşullar altında ortaya çıkmıştır? (3) Çeşitli türdeki Afrika partileri arasında nasıl bir genel ayırma yapılabilir? (4) Partilerin örgüt, yapı ve önderlikleri hakkında neler öğrenilebilir? (5) Partilerin etkinlikleri nelerdir ve hangi teknikler kullanılmaktadır? (6) Partilerin izledikleri amaçlar nelerdir? (7) Partileri etkileyen başlıca düşünce sistemleri nelerdir? |
Devamını oku...
|
March 10, 2009 By Reva Bhalla The Obama administration is only one and a half months into the job, but between pressing “reset buttons” with the Russians, reaching out to the Europeans, talking about reconciling with the Taliban, extending invitations to the Iranians and rubbing elbows with the Syrians, this is already one of the most diplomatically active U.S. administrations in quite some time. During the campaign, now-President Barack Obama made the controversial statement that he was prepared to speak to adversaries, including countries like Iran. This position was part of a general critique by Obama of the Bush administration, which Obama said enclosed itself diplomatically, refusing to engage either adversaries or allies critical of the United States. Now, Obama is sending emissaries across the globe to restart dialogue everywhere from Europe to the Middle East to South Asia to Russia. For Obama, these conversations are the prelude to significant movement in the international arena. |
Devamını oku...
|
CIA'yi bilmeyen yok ama "Gölge CIA"yı bilen çok az. Asıl adı Stratfor. Başında tanıdık bir isim: George Friedman. Stratfor'un, Kafkaslar raporu, Gürcistan'in arkasında ABD'nin olduğunu kanıtlar nitelikte. Raproda "Rusya, Kafkaslar'da, Gürcistan'la değil, ABD ile karşı karşıya geldi" ifadesi yer alıyor. Pravda raporun bazı bölümlerini yayınladı.
Gürcü askerler ABD uçaklarıyla taşındı
1996 yılında ABD'nin Teksas eyaletinde ünlü siyaset bilimcisi ve yazar George Friedman tarafından kurulan ve "Gölge CIA" olarak adlandırılan Stratfor isimli özel istihbarat kurumu Kafkaslar'da yaşanan son çatışmaları değerlendirdi ve bir rapor hazırladı. Raporla ilgili haberi, Rusya'nın önde gelen Pravda gazetesi yayınladı. Ortaya çıkan tabloya göre, Gürcistan yönetimi, ABD yönlendirmesiyle, Güney Osetya'ya girdi ve Ruslar'ın karşı saldırısıyla karşı karşıya kaldı.
Stratfor raporunda, "Rusya'nın Güney Osetya'da aslında Gürcü güçleriyle değil, ABD ile karşı karşıya geldiği" belirtiliyor. ABD ordusunun, Gürcü askerlerini 4 yıldır eğittiğini kaydeden Pravda, Stratfor raporuna dayanarak "ABD yönetimi, Saakaşvili'ye yardım etmedi, çünkü yeni Kafkas oyununda ABD'nin amacı çok farklı" yorumuna yer verdi.
Raporun bir kısmına göre ABD, Rusya'nın gücünü anlamaya çalıştı. Çünkü petrol zengini Kuzey Kutbu'nun paylaşımında Rusya ile olası bir çekişme sırasında ne kadar ileri gidebileceğini kestirmeye çalışıyor. İşin ucunda Kuzey Kutbu'nun petrol yatakları mı var?
Stratfor raporuna göre Kafkaslar'daki operasyon, Soğuk Savaş'tan sonra hiçbir askeri harekata girişmeyen Rusya'nın askeri gücünü anlamak ya da en azından tahmin edebilmek için yapıldı. Birçok Batılı uzman, Rusya'nın, Sovyet dönemindeki manevra kabiliyetinin bir kısmını kaybetmiş olduğunu savunuyordu. Ancak Ruslar da bu olayı fırsat bilip, askeri gücünü, hızlı karar alma kabiliyetini ve sorunlu bölgelere hızla ulaşabildiğini göstermek için ayrı bir çaba harcadı.
ABD, Rusya'nın gücünü sınamak için Gürcistan'ı kullanarak, aslında eğittiği askerlerin cephedeki performansını da görmüş oldu.
Stratfor / Gölge CIA hakkında
Stratfor ya da "Gölge CIA" 1996'da, Teksas'ın Austin kentinde kurulan özel bir istihbarat kurumu. Başında ünlü siyaset bilimci George Friedman var. "Amerika'nın Gizli Savaşı", "Savaşların Geleceği" gibi best-seller kitapların yazarı. Türkiye'deki son gelişmelerle ilgili olarak, George Friedman tarafından kaleme alınan analizi "Türkiye-Yeni Osmanlıcılık" ve yeni ABD yaklaşımı konusunda ilginç bir çalışma.
Kuruluş, ABD Savunma Bakanlığı'na da danışmanlık yapıyor. 70 kişinin çalıştığı kurumda, soyadlar pek bilinmiyor. Eski istihbaratçı olan çalışanlar arasında yer alan eski Rus ajan sadece "Viktor" olarak biliniyor.
Kuruluşun sitesi ise, yayınladığı analiz ve verdiği haberlerle hep bir adım önde. En çarpıcı örneği ise NATO'nun eski Yugoslavya'ya yönelik operasyonu sırasında yaşandı. Belgrad'taki Çin Büyükelçiliği'nin bombalanmasını ilk haber veren Stratford oldu. Daha sonra Çin Büyükelçiliği'nin bombalanmasının bir hata olmadığını, söylendiği gibi pilotlara yanlış harita verildiği için değil, bombanın, Çin'in Sırplar'a verdiği desteğe bir karşılık olarak atıldığını da yine Stratfor açıkladı.
İlginç olan, Stratfor'un, Asya'da 1997'de bir krizin yaşanacağını da ABD yönetimine, çok önceden bildiren ilk kurum olmasıydı.
Putin, ABD uçaklarıyla taşınan Gürcü askerlere dikkat çekmişti

|
Rusya Başbakanı Vladimir Putin ise, Rus kabinesinde yaptığı konuşmada, Gürcistan'ın çatışmalar yüzünden Irak'ta görevli 2000 askeri ülkeye geri çağırma kararına değinerek, ABD'nin buradaki Gürcü askerlerini ülkelerine kendi uçaklarıyla taşıyarak verdiği desteğe dikkat çekmişt,.
Bazı Amerikalı politikacıların hala soğuk savaş dönemi mantığına sahip olduğunu belirterek, “Bazı partnerlerimizin bize yardım etmemesi, aksine engellemeye çalışması utanç verici. Bundan ABD'nin Irak'taki Gürcü askerlerini kendi askeri uçaklarıyla çatışma bölgesine taşımasını kastediyorum” dedi.
Putin'in bu açıklamasından sonra ABD Savunma Bakanlığı, "Irak'taki Gürcü askerlerini ABD Hava Kuvvetleri'ne ait nakliye uçaklarıyla Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e götürdüklerini kabul etti ancak bunun dışında destek vermediklerinin" altını çizdi. |
Hazarlar, İdil kıyıları ve Kırım yarımadası arasında imparatorluk kuran bir Türk boyudur (468-965). Önceleri, Hazarların kaynakları ve hangi soydan geldikleri, kesin olarak bilinmiyordu. Bu konuda, değişik görüşler ileri sürülüyordu. Daha sonra incelenen Musevî, Bizans ve Arap kaynaklarına göre, Hazar ülkesinde yaşayan halkın büyük çoğunluğunun Uygur, Hazar, Bulgar, Sabir ve Peçenek gibi Türk boyları olduğu açıklandı.
Hazarların, Batı Hun Devleti’nin yıkıntıları üzerinde devlet kurdukları (468), Göktürk İmparatorluğu’nun batı kolu olarak gelişme gösterdikleri, Göktürkler ile eş kaynaktan geldikleri anlaşıldı. Türk adını almaları da bu yüzdendir.
|
Devamını oku...
|

ABD'li ünlü stratejist, Stratfor'un Başkanı George Friedman, Türkiye'nin bölgesindeki gücünü artırmaya başladığını ve 2040 yılına kadar Osmanlı toprakları üzerinde yeniden hâkimiyet sağlayacağını söyledi.
Bu iddiayı ortaya atan kişi sıradan bir kişi olsaydı, bu gazetede elbette görüşlerine yer verilmeyecekti. Ama Türkiye'nin yeniden imparatorluk kuracağını öngören bu kişi, ABD'nin en önemli stratejik araştırma merkezlerinden biri olan Stratfor'un başındaysa ve kişi ABD Savunma Bakanlığı'na yakınlığı ile biliniyorsa söylediklerine biraz kulak kabartmak lazım. Ünlü stratejist George Friedman, 2040 yılına kadar Türkiye'nin bölgesinde tek süper güç olacağını ve eski Osmanlı toprakları üzerinde yeniden söz sahibi olacağı öngörüsünde bulunuyor.
TÜRKİYE DOĞAL LİDER
"Türkiye'nin eski Osmanlı coğrafyasında kuracağı egemenliğin izlerini şimdiden görebilirsiniz" diyen Friedman, "Süreç zaten başladı. Eğer İslam coğrafyasına bakarsanız, Türkiye'nin bu ülkelerdeki ağırlığının giderek arttığını görebilirsiniz. Bölgeyi domine etmeye başladı bile. Balkanlar'da ise Arnavutluk ve hatta Sırbistanla ilişkileri gelişiyor. Kafkasya'da ise Gürcistan ve Azerbaycan ile güçlü bir ittifak kurdu. Gelecekte olmasını öngördüğüm şeylerin şu anda gelişmekte olduğunu görüyorum" diyor. Friedman'a göre Türkiye doğası gereği lider bir ülke.
'BÖLGEDE BENZERİNİZ YOK'
Friedman, "Türkiye'nin iki karakteristik özelliği var. Canlı bir ekonomiye ve çok güçlü orduya sahip. Dünyanın en büyük 17'nci ekonomisine sahipsiniz. 2020'ye kadar 10'uncu sıraya çıkmanızı bekliyorum. Büyük bir orduya ve güçlü hava kuvvetlerine sahipsiniz. Coğrafik yapınız en önemli avantajınız. Kısacası, bölgesel güç olmak için gerekli her şey Türkiye'de mevcut ve bölgede başka benzeriniz yok" diyor.
|
Devamını oku...
|
|
|