Kâtip Çelebi |
Kâtip Çelebi, XVII. yüzyıl Türk ilim dünyasında pozitif ve hür düşünceyi temsil eden en önemli simalarındandır. Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında önemli eserler vermiş bir Osmanlı bilginidir. Eserlerinin değeri ve önemi dolayısıyla gerek Osmanlı İmparatorluğu’nda gerekse Batı’da büyük ilgi uyandırmıştır. XVII. yüzyıl Osmanlı ilim ve kültür hayatına âdeta damgasını vuran Kâtip Çelebi, Türkiye’de olduğu kadar Batı dünyasında da büyük takdir ve şöhret kazanmış, eserlerinden hayranlık derecesine varan ifadelerle bahsedilmiştir. Kâtip Çelebi’nin çeşitli eserleri ve özellikle Keşfü'z-zunûn anil-esâmi ve'l-fünun Batı’da İslam araştırmaları yapan hemen herkesin müracaat ettiği temel başvuru eseri olduğu gibi Bibliothéque Orientale üzerinden genel olarak bir ansiklopedi, özel olarak da bir İslam ansiklopedisi düşüncesinin doğmasında önemli etkide bulunmuştur. Onun eserlerinin bir kısmının çeşitli Batı dillerine tercümesi bunun sonuçlarından biridir. Kâtip Çelebi, yaşadığı hayatın ve devletin önemini kavrayarak kendi toplumunu ciddiye almıştır. Bundan dolayı hakkında yazı yazdığı hemen her konu o gün yaşanılan bir sıkıntıya cevap olmak üzere kaleme alınmıştır. Bu yüzden Kâtip Çelebi aynı zamanda yaşadığı döneme şahitlik yapmış bir düşünürdür. O’nu yaşadığı dönemdeki düşünürlerden ayıran diğer önemli bir özeliği de ilmin toplumsal hayatın devamı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamasıdır. Gerçeği arayıp bulma endişesi, fikirlerini savunmadaki cesareti, taassubun bütün şiddetiyle ayakta olduğu bir devirde, ihtilaf ve tartışma konularını tarafsız bir hâkim gibi ele alışıyla devrinin diğer âlimlerinden ayrılır. Yaşadığı çağın bilim anlayışının dar sınırları içinde kalmayarak, dünyanın yuvarlak olduğuna kanıtlar arayan ve batıdaki astronomi araştırmaları üzerine yazılan eserleri çeviren Kâtip Çelebi, döneminin şartlarını aşan bir bilim dünyasının ilk yaratıcılarından biridir.
Hayatı (1609-1657)Asıl adı Mustafa bin Abdullah’tır. 1609 yılında İstanbul’da doğmuştur. Hayatına ait bilgiler bizzat kaleme aldığı otobiyografilerine ve yeri geldikçe öteki eserlerine serpiştirdiği kısa notlara dayanmaktadır. Ordu kâtipliğinde bulunduğu için ulema ve halk arasında Kâtip Çelebi diye tanınmış; hacca gittiği ve baş muhasebeci ikinci halifesi olduğu için Hacı Halife ismiyle de meşhur olmuştur. Enderun mektebinde yetişmiş bir asker olan babası O’nu beş altı yaşlarında iken ilme teşvik etmiştir. İlk eğitiminden sonra Divân-ı Hümâyûn’daki görevi vesilesiyle “kalem”e yani bürokrat sınıfına girmiştir. Gençlik yıllarını Osmanlı İmparatorluğu’nun doğusundaki savaşlara katılarak sürdürmüş olan Kâtip Çelebi on dört yaşında Anadolu muhasebesi kalemine kâtip olmuştur. 1624 yılında Abaza Paşa isyanını bastırmak için Erzurum’a giden orduyla birlikte babasının yanında Tercan, 1626 yılında ise Bağdat seferine katılmıştır. Her iki seferde savaşın bütün safhalarına ve sıkıntılarına şahit olmuştur. Babasının arkadaşlarından Mahmud Halife tarafından Süvari Mukabelesi Kalemine tayin edilmiştir. 1627-1628’de Erzurum kuşatmasına katıldıktan sonra İstanbul’a gelmiş ve yaklaşık iki yıl Kadızâde’nin derslerine devam etmiştir. 1635’te Sultan Dördüncü Murat ile Revan seferine kalan Kâtip Çelebi on yıl kadar çeşitli savaşlarda bulunduktan sonra İstanbul’a dönmüş ve kendisini tamamen ilme vermiştir. Düzenli bir medrese eğitimi görmemesine rağmen, dönemin önemli hocalarından özel olarak ders almış ve kendini yetiştirmiştir. Kâtip Çelebi, henüz kırk sekiz yaşında iken, 1657 yılında İstanbul’da vefat etmiştir. Kâtip Çelebi, Bağdat Seferi’nde olduğu gibi on yıl boyunca siperler ardında tanıdığı çetin hayatı bir Cihad-ı Asgar (küçük savaş) saymıştır. Onun asıl savaşı onun tabiriyle Cihad-ı Ekber yani bilgisizliği yenmek için yapılan savaştır. Katip Çelebi çok okuyan ve mesleği gereği düzenli kayıt tutan bir yapıya sahiptir.Gittiği yerlerdeki sahaf dükkânlarında gördüğü kitapların isimlerini yazan Kâtip Çelebi’nin okumaya olan düşkünlüğünün en önemli göstergesi kendisine kalan mirası kitaplara yatırmasıdır. Katip Çelebi kırk sekiz yıl süren ömrüne, Türkçe ve Arapça olmak üzere 23 eser sığdırmış ancak bu eserlerden ikisi kaybolmuştur.
Kâtip Çelebi’nin Bilinen Bütün Eserleri
1. Arapça Fezleke (Fezleket akvâl’l-ahyâr fi ilmi’t-târîh ve’l-ahbâr) 2. Türkçe Fezleke 3. Tuhfet’ül-kibâr fi esfâri’l-bihâr 4. Takvîmü't-tevârih 5. Tarîh-i Frengi tercümesi 6. Tarîh-i Kostantaniyye ve Keyasire (Revnaku’s-saltana) 7. Düstûrü'l-amel fi ıslâhı'l-halel 8. İrşadü’l-Hıyâfâ ila Tarihi’l-yunun ve’r-Rûm ve’n-Nasârâ
1. Cihannüma 2. Levâmiu’n-nur fi zulmeti Atlas Minur 3. Müntehab-ı Bahriye (Kitab-ı Bahriye)
1. Keşfü'z-zunûn anil-esâmi ve'l-fünun 2. Süllemü’l-vusûl ilâ tabakati’l-fûhûl 3. Câmi-ul-Mütûn min Cüll-il-Fünûn
1. Mîzânü'l-Hakk fi ihtiyâri'l-ahakk 2. İlhâmü'l-Mukaddes Min Feyzi'l-Akdes
1. Tuhfetü’l-ahyâr fi’l-hikem ve’l-eş’âr 2. Dürer-i münteşire ve gurer-i münteşire 3. Recmü’r-râcim bi’s-sîn ve’l-Cim 4. Beyzâvi Tefsirinin şerhi 5. Muhammediyye şerhi 6. Kanunnâme 7. Tütün Risalesi
Katip Çelebi’nin Tarih ÇalışmalarıTarih yazarken duygularını bir yana bırakarak tarafsızlığa bağlı kalmayı savunan Kâtip Çelebi Osmanlı Devleti’nde Batı kaynaklarına başvuranların ilkidir. Faydalandığı eserleri eleştirmekten de çekinmemiştir. Gerek hayat hikâyesinden gerekse devrinin kaynaklarından aşırı derecede kitaba düşkün olduğu anlaşılan Kâtip Çelebi en çok tarihi ve biyografik eserlerle meşgul olmuş, tarihi bir olayı anlatmak için birçok kitap karıştırmıştır. Örneğin Arapça Fezleke’sini yazarken elinden 1300 eserin geçtiğini belirtmekte, bunu Takvîmü't-tevârih için de tekrarlamaktadır.
Kâtip Çelebi’nin tarih alanındaki eserlerinin ilki 1642'de tamamladığı Arapça Fezleke'dir. Dört bölümden oluşan kitapta tarihin anlamı, konusu ve yararı anlatıldıktan sonra bu alandaki temel eserlerin bir bibliyografyası verilmiş, ardından da klasik İslam tarihçiliğine uygun olarak dünyanın yaratılışından 1639'a dek kurulan devletler ve meydana gelen önemli olaylar kısaca sıralanmıştır. Arapça Fezleke'nin devamı niteliğindeki Türkçe Fezleke 1591-1654 arasındaki olayları anlatan bir Osmanlı tarihidir. Olayların kronolojik sıralamasının ardından her yılın sonunda o yıl içerisinde ölen devlet adamları ve bilginlerin yaşam öykülerinden ve eserlerinden de kısaca söz eder. Takvimü't-Tevarih ise, Adem Peygamber'den 1648'e kadar geçen tarihi olayların bir kronolojisidir.
Katip Çelebi’nin en tanınmış eserlerinden biridir. Osmanlı denizcilik târihi bakımından önemli bir eserdir. Osmanlı Devleti zamanındaki deniz savaşlarını ele almaktadır. 1645’te başlayan ve yıllarca süren Girit Seferi münasebetiyle kaleme alınmıştır. Eserde kuruluş döneminden 1656'ya kadar Osmanlı denizciliğinin bir tarihçesi yanında Osmanlı donanmasının, tersane ve bahriye örgütünün işleyişini anlatılır, kaptan-ı deryaların hayat hikâyelerine yer verilir. Kâtip Çelebi eserin sonunda da son zamanlarda denizlerde uğranılan başarısızlıkları giderme yolundaki öğütlerini sıralar.
Kâtib Çelebi'nin tarih felsefesini ve toplum görünüşünü açıklaması bakımından önemli olan bir eserdir. Kısa kısa dört bölümden oluşan bu küçük risalede İbn Haldun'un etkisi açıkça görülür. Toplumların da canlılar gibi doğup, gelişip, öldüğü görüşünü yineleyen Kâtib Çelebi, bu dönemlerin uzunluğunun ya da kısalığının toplumlara ve kişilere göre değiştiğini de ekler. Risalede Osmanlı toplumunun ömrünün uzaması için de reaya, asker ve hazine konularında alınması gerekli önlemleri sıralar, öğütler verir.
Adem Peygamber'den 1648'e kadar geçen tarihsel olayların bir kronolojisidir. Arapça ve Farsça dillerinde basılmıştır. Esere, Mehmet Şeyhî, İbrahim Müteferrika, Şemadanî-zade, Ali tarafından zeyiller yazılmış ve eser İbrahim Müteferrika tarafından ilk iki zeyli ile birlikte basılmış, farsça, arapça ve garp dillerine çevrilmiştir. Pek çok yazmaları vardır.
Fezleke ekvalü'l-ahyar fi ilmi't-tarih ve'l-ahbar adlı arapça fezlekesi. 1641 yılına kadar gelen genel bir tarih eserdir. Varlıkların başlangıcı, peygamberlerin ve hükümdârların târihi diye özetlenebilecek bir târih kitâbıdır. Tek nüshası Beyazıd Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.
Johann Carion'un 1548’de Paris’te yayımlanan Chronique de Jean Carrion adlı eserinin tercümesidir. Katip Çelebi bu tercümeyi Fransız mühtedisi Mehmed İhlâsî ile birlikte çevirmiştir. Mütercimler bâzı ilâveler ve zeyiller de yapmışlardır. Şinâsi tarafından Tasvîr-i Efkâr’ın bazı sayılarında kısmen yayımlanmıştır. Kâtip Çelebi bu çeviriye yaptığı eklerde Kânunî Sultan Süleyman’dan ve Müslümanlar’ın İspanya’dan çıkarılışından da bahsetmiştir. Bu eserin tek nüshası Konya'da İzzet Koyunoğlu Kütüphanesindedir.
Frankfurt’ta 1587’de yayımlanan "Historia rerum in Oriente gestarum" adlı eserin İstanbul ile ilgili kısımlarının çevirisidir. Eserde İslamiyet’in yayılışından, Bulgar Devleti’nin çöküşünden, Bizanslılar’dan, Selçuklular’dan, Haçlı Seferleri’nden, İstanbul’un su yollarından, yangınlarından, zelzelelerinden vb. söz edilmektedir.
İslâm tarihlerinde Avrupa ülkeleri hakkındaki eksiklik ve yanlışlıkları telâfi için yazılmış küçük bir kitaptır.
|