ODTÜ ve Ankara Üniversitesi’nden akademisyenlerin danışmanlığında, Kırıkkale’nin Yahşiyan ilçesinde kurulan güneş enerjili serada tam kapasiteyle üretime geçildi. Sera ile İç Anadolu’da 4 ay olan sebze üretim süresini 8 aya çıkacak.
ODTÜ ve Ankara Üniversitesinden akademisyenlerin danışmanlığında kurulan Türkiye’nin ilk güneş enerjili serasında (Günsera) tam kapasiteyle üretime başlandı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çetin Göksu, Kırıkkale’nin Yahşiyan ilçesinde bulunan Güneşköy’deki seranın, İç Anadolu ve Doğu Anadolu soğuk iklimlerinde seracılık ve tarımsal üretim sorunlarını çözmek amacıyla geçen yıl kurulduğunu söyledi. Günsera’nın pasif ve aktif güneş sistemleriyle ısıtıldığını dile getiren Göksu, serada, güneş enerjisiyle gece aydınlatmasının yapıldığını, sıcak su elde edildiğini ve yemek pişirildiğini belirtti.
ÜRETİM 2 KAT ARTTI
Yaklaşık 10 dönümlük serada bir yıldır deneme ekimlerinin yapıldığını bildiren Göksu, artık tam kapasiteyle üretime başladıklarını, domates, fasulye, patlıcan, biber gibi sebzeler yetiştirdiklerini ifade etti. Seranın kurulmasını köylülerin talep ettiğini anlatan Göksu, “Köylüler sadece 4 ay sebze üretebiliyordu. Don nedeniyle de verim alamıyorlardı. Şimdi seradaki bitkiler, ısı ihtiyaç duydukları düzeyde kaldığı için zarar görmüyor. Projeyle, güneş serasının İç Anadolu’da başarıyla uygulanacağını, üretimin 2 kat artabileceğini gördük. Bölgede 4 ay olan sebze üretim süresini de 8 aya çıkardık” dedi. Güneş enerjisi sayesinde seranın yakıt maliyetinin yüzde 70 azaldığına işaret eden Göksu, ayrıca odun, kömür gibi yakıtlar kullanılmadığından çevre kirliliğinin önlendiğini kaydetti.
İLK DOMATES MAYIS’TA ALINACAK
Serada kış aylarında güneş enerjisiyle erken fide yetiştirmeyi de amaçladıklarını dile getiren Göksu, bu fidelerin daha sonra Güneşköy arazisine dikileceğini söyledi. Doç. Dr. Göksu, şöyle devam etti: “Mesela domates, iklimden dolayı bölgemizde haziranın sonunda çıkıyor. Bölgede ilk turfanda yetiştirildiğinde, piyasada müthiş domates bolluğu yaşanıyor. Dolayısıyla buradaki üretici, yetiştirdiği domatesi satamıyor. Fiyatlar çok düşüyor, zarar ediyor. Biz sera sayesinde domatesi mayısta alabileceğiz. Bu çok önemli bir kazanç. Dolayısıyla bu tür iklimlerde seracılık önemli.”
Devamını oku... |
|
Akdeniz Üniversitesi bünyesindeki Antalya Teknokent AŞ'nin tarım alanında yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları sonucunda, yerli tohum üretimine başlandı. Akdeniz Üniversitesi bilimadamlarının, Anadolu'nun köylerini dolaşarak topladıkları yerli tohumlarla, üniversite yerleşkesindeki 17 dekar alanda ürettikleri tamamen yerli ürünler, yakında sofralardaki yerini alacak.
Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe yaptığı açıklamada, Türkiye'de tarım sektöründe ithal tohumların daha çok kullanıldığını ve ülkenin ithal tohuma büyük miktarlarda para ödemek zorunda kaldığını kaydetti.
Antalya'nın Türk tarımında önemli bir yeri bulunduğuna değinen Kurtcephe, bu amaçla üniversite olarak, yerli tohum üretiminde çalışmaya karar verdiklerini anlattı. Tohumculuk Araştırma Merkezi ve Antalya Teknokenti bilimadamlarının Türk insanına sağlıklı ürünler sunabilmek için çalıştığını belirten Prof. Dr. Kurtcephe, ''Kıymetli bilimadamlarımız sayesinde ülkemizi dışa bağımlılıktan kurtaracak, insanlarımıza sağlıklı olduğundan emin olduğumuz ürünler sunacak çalışmalar bunlar'' dedi.
|
Devamını oku...
|
SİMAV'DA JEOTERMAL ENERJİ İLE SERACILIK
Jeotermal enerjinin bina ısıtılmasından sonra Simav Belediyesine ait Simser A.Ş. vasıtası ile Eynal Bölgesinde ilk önce Belediye mülkiyetinde yaklaşık 16 Dekar Cam-polyester ve plastik örtü kaplı seralar yapılmış; ancak tek kuyu ile verim alınamadığından E-6 kuyusunun yanına E-8 kuyusu açılmıştır. Sera alanının tüm boruları ve çapları tekrar değiştirilerek özel paket çelik izolasyonlu borular ile şu anda yaklaşık 200 dekar sera alanını ısıtabilecek durumda olup böylece İlçede kurulacak olan Organize Sera Bölgesinin öncülüğünü yapmıştır. Belediye mülkiyetinde 100 dekar, özel şahıslar mülkiyetinde 100 dekar olmak üzere 200 dekar serada; domates, salatalık ve çiçek yetiştirilmektedir.
Eynal ve Sera Alanını besleyen kuyular ise E-6 ve E-8 kuyularıdır.
http://www.simav.bel.tr/simavdaseracilik.htm |
TORBALI TOHUM VE TARIM ŞENLİĞİ (29 EYLÜL 2010) SİZLERİ YEREL TOHUMLARI DEĞİŞMEYE ÇAĞIRIYOR
Değerli Köylüler ve halkımız,
29 Eylül 2010 Çarşamba günü Torbalı pazar yerinde kaybolmakta olan yerel tohumlarımıza tekrar sahip çıkacağız. Saat 9.30-11.00 arasında isteyen çiftçilerimiz yerel tohumlarını küçük paketler halinde verecek. İsteyen çiftçiler veya kendi ihtiyacı için bahçelerinde ürün yetiştiren vatandaşlar tohumlardan karşılıksız olarak edinebilecekler. Böylelikle lezzetli, besin değeri yüksek, kimyasal ilaçlar ve kimyasal gübreler olmadan yetiştirilebilen bu çeşitlerimiz yaşamaya devam edecek. Takas sonrası yerel tohumlar ve hayvanlar üzerine bir panelimiz var. Konunun uzmanları ve yerel tohumları koruyan köylü kadınlarımız konuşacaklar. Panel sonrası herkese açık bir yemeğimiz var.

Bildiğiniz gibi şirket tohumları kimyasal ilaçsız, gübresiz yetiştirilemiyor. Kanser başta birçok hastalıktan insanlar sapır sapır dökülüyor. Tohumlar pahalı. İlaca ve gübreye köylümüz çok para veriyor. Bu tohumlar susuz veya az suyla da yetişmiyor. Kısacası köylümüz ve tüketicimiz görünüşü güzel ama lezzetsiz ve ilaç yüklü bu plastik domatesler ve biberlerce kuşatılmış durumda. İlacı, tohumu ve gübreyi çoğu zaman aynı çok uluslu şirketler üretiyor. Bunların çok hoşlandığı tohum yasası artık çiftçilere kendi tohumunu satmayı bile yasakladı. Tohumlarımızı patenlemeye çalışıyorlar. Yakında yerel tohumlarımızdan ürettiğimiz ürünleri sattırmazlarsa şaşmayalım.
Hâlbuki yerel çeşitlerimiz daha çok lezzetli. Kimyasal ilaçsız ve gübresiz, hatta bazıları susuz yetişebiliyor. Bilim insanları bunlarda bizi hastalıklardan koruyan antioksidantlar buluyorlar. Bu çeşitlerimizin vitamin ve mineral maddelerince daha zengin olduğu bilimsel bir gerçek.
|
Devamını oku...
|
Yeşil ve Sol Çalışma Grubu, Dünya Gıda Gününde "Başka Bir Gıda Mümkün" girişimini başlattı...
BAŞKA BİR GIDA MÜMKÜN GİRİŞİMİ
"Yeşil ve Sol Çalışma Grubu olarak başlattığımız yerel, yerli ve doğal buğday tarımı ile ilgili girişimimizi GDO’ya Hayır Platformu içerisinde paylaşmamız sonucu, gelen sorular, öneriler ve katkılar hakkında derli toplu bir bilgilendirme yapmak gereği ortaya çıktı. Bu bilgilendirmeyi hazırlamak beklediğimizden uzun sürdü. Çünkü gelen öneriler ve yürütülen temaslarda ortaya çıkan düşünceler öylesine teşvik ediciydi ki, girişim kapsamında sürekli değişiklikler yapmak zorunda kaldık. Hali hazırda da, sınırları net olarak çizilmiş bir girişimden bahsedemeyiz. Katılan herkesin değişimin bir parçası olduğu bir süreç ile karşı karşıyayız. Adeta bir halk üniversitesinin öğretiminden geçiyoruz. Dileğimiz, bu metne ve sonrasındaki gelişmelere bu çerçevede bakmanız, öneri ve eleştirilerinizi paylaşmaktan çekinmemenizdir. Yeşil ve Sol Çalışma grubu olarak, gelişmeleri sürece katılmak isteyenlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Öncelikle belirtmek gerekiyor ki bu girişimin başkalarıyla paylaşılması, gerek tarım ile ilgili son yirmi beş yıl içerisinde gelişen süreçleri daha iyi kavramak açısından olsun, gerek duyarlı kişi ve gruplar arasındaki bağların zayıflığının farkına varmak açısından olsun, gerekse kırsal alan hakkındaki büyük tabloyu görmek açısından olsun, son derece ufuk açıcı oldu.
Paşalimanı Adası, bütün olan bitenin küçük bir örneğini oluşturuyor ve bizler, süreci dönüştürmek açısından bu ölçekte iyi bir başlangıç yapabiliriz diye düşünüyoruz. Ada hakkında http://pasalimaniadasi.com.tr/ sitesinden genel bilgi edinebilirsiniz ya da sıkça yapıldığı gibi Google Earth’den adaya göz atabilirsiniz. Ama ayrıntıları ancak gelip yerinde izleyebilirsiniz. Bunu özellikle bu süreci haber yapmak isteyenlere tavsiye ederim. En azından bir zamanlar tahıl ambarı niteliğinde olan ve şimdi biri yıkık, biri konut halindeki iki yel değirmeninin bulunduğu adanın, üretkenlik anlamında dibe vuran ekonomisinin fotoğrafı çekilmiş olur. Yıkık şaraphanenin büyüklüğü de sizlere geçmiş hakkında bir fikir verebilir.
Şimdi paylaşım sırasında yöneltilen sorulara biraz açıklık getirelim. Ekolojik duyarlılığımızın ötesinde neden böyle bir girişim başlatıyoruz, neden buğday tarımı ve neden Paşalimanı Adası?
Bu soruların yanıtı hem oldukça basit; elimizde şimdiye kadar kendi ölçeğinde bir şeyler yapmaya çalışmış insanların bizlerle paylaştığı ve bizim de başkalarıyla paylaşarak çoğaltabileceğimiz yerli buğday tohumu var, bu tohumu değerlendirebileceğimiz uzun zamandır ekilmemiş tarlalara sahip ekolojik açıdan uygun bir alan var ve bizler ekmeğimizi kendi tahıl üretimimizden elde etmek istiyoruz.
Hem de oldukça karışık; politik olarak düşüncemiz bu ve fikrimiz ile zikrimizin bir olduğunu göstermek istiyoruz.
|
Devamını oku...
|
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tahtalı Havzası’nda başlayıp Yarımada bölgesinde devam ettiği organik tarım çalışmalarına hız verdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Tahtalı Havzası’nda başlayıp Yarımada bölgesinde devam ettiği organik tarım çalışmalarına hız verdi. Organik tarımda “genetiği değiştirilmiş ürün ya da tohum” kullanımı, yasa ve yönetmeliklerce kesin ve açık bir şekilde yasaklanıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Tarım, Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı Organik Tarım Birimi tarafından yürütülen organik tarım çalışmaları, Tahtalı Havzası’nın ardından Yarımada bölgesine de yaygınlaştırılmaya başlandı. Son olarak organik tarım ile ilgili bilgi ve eğitim vermek üzere Urla’da üreticilerle bir araya gelen İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, gündemin bir numaralı tartışma konusu olan “genetiği değiştirilmiş organizmalar” konusunda da üreticilere bilgi verdi. Genetiği değiştirilmiş gıdaların biyoçeşitlilik, sağlık ve ekolojik denge konularında tehlikeli olabileceği uyarısında bulunan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, tüm bu soru işaretlerinden uzak durmak için en etkili yöntemin “organik tarım” olduğunu söyledi.

Üreticilerin organik tarıma geçiş yaparak, vatandaşların da organik ürün alarak bu tartışmalardan uzak kalmasının mümkün olduğunu söyleyen Büyükşehir Belediyesi uzmanları, “Organik tarım yasa ve yönetmelikleri, genetiği değiştirilmiş ürün ya da tohum kullanımını kesin ve açık bir şekilde yasaklamıştır. Organik tarım metodu ile yetiştirilen ürünler, herhangi bir kimyasal ilaçlama yapılmadan ve tamamen kendi doğal ortamında, sağlıklı olarak yetişmektedir” belirtti. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gen (tohum) kaynaklarının korunmasına yönelik Gen (Tohum) Bankası Projesi çalışmaları da halen devam ediyor.
|
Devamını oku...
|
Buğday Derneği, Çankaya Belediyesi’nin Köy Projesine Bilgi Verdi
Tanık, üretilecek organik tarım ürünlerinin Çankaya pazarlarında halka sunulacağını söyledi Tohumlar, Kömürcü, Evciler, Karahasanlı, Çavuşlu, Yaylaköy ve Akarlar köylerini ziyaret ederek köylülere, organik tarımla ilgili proje hakkında bilgi verdi.
Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Çankaya sınırları içinde yer alan toplam 12 köyde organik tarımın hayata geçirilmesini hedefliyor. Buğday Derneği, bu proje ve ekolojik pazarların geleceği ile ilgili konularla ilgili Çankaya Belediyesi ile görüştü.
Ankara’ya bu kadar yakın olan geniş alanların ileride betonlaşmak yerine, toprak kimliğinin korunmasının önemli olduğunu anlatan Tanık, köylülerin atalarından kalma toprakları terk etmek zorunda kalmasının önüne geçilmesininin de çok önemli bir sosyal görev olduğunu kaydetti. Tanık, şunları söyledi:
“Beslenme zincirinde olası bir nakliye sıkıntısı durumlarında bile sistemi sürdürecek bir girdinin yakın mesafelerde hazır olması büyük bir avantajdır. Bu nedenle Çankaya’nın burnunun dibindeki bu 7 köyle birlikte İmrahor Vadisi’nde 3 köy, ayrıca Mühye’ye bitişik 2 köyle toplam 12 köyümüz var. 12 köyün olabilen bölümlerinde organik tarımın desteklenmesi, organik tarıma dönük turizmin desteklenmesi gibi birtakım organizasyonları çok önemsiyoruz. Bu hem istihdam sağlayacaktır, hem de kentimize yeni işsiz göçünü de durduracaktır. Hepsinin ötesinde sağlıklı beslenme ve kaliteli beslenme açısından da köylünün iş bularak hayatını daha kolay devam ettirmesi bakımından da önemlidir.”
|
Devamını oku...
|
|
|
|
<< Başlangıç < Önceki 1 2 3 Sonraki > Son >>
|
Sayfa 1 / 3 |